Betta Splendens hakkında...
Anavatanı Tayland olan bu küçük balık en eski akvaryum balıklarından biridir. Bundan 600 yıl evvel Sukothai hanedanı zamanında betta yetiştirildiğini bilmekteyiz. Bu balığın evcilleştirenler pirinç tarımı yapan çiftçilerdi. Bölge korumacı ve kavgacı özelliklerini farkeden köylüler ilk başta bu özelliklerinden dolayı betaları dövüştürmek için yetiştirdiler. Ve bu gelenek yüzyıllardan beri devam ediyor. Betalar kendi türlerine, ve özelliklede hemcinslerine karşı aşırı agresif balıklardır. İki erkek bata bir araya konulduğunda bir tarafın ölümüyle sonuçlanacak kadar ciddi çatışmalar yaşanabilir. Dişilerde durum farklıdır. Her ne kadar kendi aralarında baskınlık belirlemek için gövde gösterileri yapsalarda genellikle dişilerde kavgalar çok şiddetli olmaz.
Bizim bugün bildiğimiz yabani form dışındaki renkli betaların ilk kez üretilmesi ise Siyam Kralının yakın bir arkadaşı olan Dr Theodore Cantor, 1840 yılında üretmek amacıyla kraldan bir çift betta almasıyla olur. Doktor bu çifti üretti üzerinde çeşitli araştırmalar yaptı ve bu balığa ‘Makropodus Pugnax’ (Cennet balığı familyasından Bir ad) vererek balık üzerine bir makale yayımladı. Makalenin yayımlanmasından kısa bir süre sonra doktor Cantor betanın başlıbaşına bir tür olduğunu keşfetti ve bu balığa şu anda bildiğimiz Betta Splendens adı verilmiş oldu.
Üretilen betaların bazıları 1896’ da daha sonra bir kez de 1910 yılında Almanya’ya gönderildi. Daha sonra buradan Frank Locke adında bir kişi Amerika’nın Kaliforniya Eyaleti San Fransisko şehrine bu balıklarda ithal yolu ile getirdi. Aldığı bu balıklardan bir tanesinin renklerinde bir olağandışılık fark eden Locke yeni bir tür keşfetmiş olduğunu sandı ve bu balığa ‘betta cambodia’ dedi. Aslında onun elinde üreme yoluyla doğal özellikleri gelişen ve değişen ilk betalardan bir tanesi vardı.
O zamandan beri yetiştiricilerin yaptığı çalışmalar bugün bildiğimiz tüm o renk ve kuyruk varyetelerinin ortaya çıkmasını sağladı. Betta üretme bugün de birçok kişi için bir tutku aynı zamanda da karlı bir iştir ve onların birçoğu küçük bir akvaryumda bir yada iki betta ile bu işe başladılar.
Betta Splendens doğal yaşam alanı sığ ve durgun sulardır. Düşük oksijenli sularda yaşama becerisine sahip olmasını sağlayan solungaçlarına bağlı olarak gelişen labirent organıdır. Bu organ sayesinde su dışından aldığı havayı solungaçlarında kullanabilen beta ufak su birikintilerinde bile uzun süre hayatta kalabilmektedir. Fakat bu durum daha sonraları çarpıtılarak betalar doğal olarak küçük kapları sever doğadada mikro gölcüklerde yaşarlar gibi bir anlayış geliştirilmiştir. Yanlış bir düşüncedir. her ne kadar alan tutan bölge belirleyen, çok gezmeyen yüzeye yakın yaşamayı tercih eden balıklar olsalarda betalarda tüm diğer balıklar gibi kendine ait yeterince alan olmasını isteyen balıklardır.
Beslenme biçimleri etçildir. Doğal ortamlarında özellikle sivrisinek lavrası , bunun yanında kurtçuk ve su piresi gibi canlılar tüketerek yaşamlarını sürdürürler. Yosun, ve yenilebilen diğer su bitkileri ilgilerini çekmez.